Pakistan’ı sel aldı, niye ve nasıl? – GZT

Kasım 4, 2022 0 Yazar: admin

GERÇEK HAYAT HAKKINDA // NEDİR, KİMDİR?
Birkaç gün içinde 530’u çocuk 1486 kişinin ölüp, 12749 kişinin yaralandığı, 546 bin kişinin kamplarda yaşamaya mahkûm olduğu, 33 milyon kişinin doğrudan etkilendiği hâdise, Pakistan’ın 2010’dan bu yana gördüğü en ölümcül sel oldu. 1 milyon 200 bin ev, 5 bin km yol, 240 köprü harap oldu. Maliye bakanı bilançonun 30 milyar $ olduğunu söyledi ki bu da GSMH’nın 10’da 1’ine eşit.
Arazi sular altında, mesela Sind eyaletinde devasa göller oluşmuş durumda. “En kötüsü ise henüz bitmedi.” Bir bakanın dediği gibi bu suları pompalayarak tahliye edebilecekleri kuru kara parçası kalmadı. Cidden “hayal edilemez boyutlarda bir kriz.”
Sel, ekinleri ve gıdanın taşındığı yolları mahvedince, ülkenin gıda güvenliği korkunç bir tehditle karşı karşıya kaldı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte şişirilmiş gıda fiyatlarının üstüne bu tehdit, karşı konması hiç de kolay olmayan bir meydan okuma. 4 milyon dönümden fazla tarım arazisi yok olmuş, 900 bin besi hayvanı telef olmuşken, et ve süt fiyatlarıyla baş etmek kimse için kolay değil. Yüzde 80 oranında artan pirinç fiyatlarının aşağı çekilmesi de yakın vadede mümkün gözükmüyor.
Gene çoğu Sind’de olmak üzere 1460’dan fazla kamu sağlığı tesisi, içindeki tıbbî ekipmanlar, ilaçlarla birlikte kullanılamaz hâle geldi. Bu da süratle yayılan -kolera, sıtma, ishal gibi- su kaynaklı salgınlarla baş etme imkânını daha da azalttı. Solunum yolu enfeksiyonları, cilt hastalıkları, tifo ve humma kalabalık kampları birer ölüm kampına çevirmeye aday.
Yeterli ve uygun nitelikte tuvalet ile banyonun olmayışı bile başlı başına bir bela. Çocuklar ve kadınlar bu beladan daha fazla etkileniyor. Afetlerden bile herkes eşit oranda etkilenmiyor nitekim. İstismar ve taciz potansiyelini artıran altyapısızlık da yakın vadede bir çözüme kavuşacağa benzemiyor.
Zafiyetlerin analizine geçmeden evvel afetin zahirî sebeplerine ana hatlarıyla değinelim. Öncelikle bunun muhtelif meteorolojik faktörün bir araya gelmesinden kaynaklandığını belirtelim. Birincil faktör, muson yağışları. Sind’de mevsim normallerinin 9, ülke genelinde ise 5 katı daha fazla yağışın düşmesinin hayra alamet olmayacağı açıktı. 8 hafta boyunca rekor kıran yağışlar rahmet sınırlarını geçip gazap raddesine çabucak vardı.
Doğrusu musonlar, İndüs Vadisi’nin çocukları için büyük bir kültürel mirastı. Folklorda, şiirde, hayat tarzında belirgin bir mührü vardı. Bölgenin kendine özgü bir ruha bürünmesinde musonların payı aşikârdı. Tarih boyunca ilham ve rızık kaynağı olmuş yağmurlar şimdi korku ve ölüm kaynağı hâlini almıştı.
İkinci faktör, buzulların ve karların erimesi. Pakistan, Kuzey Kutbu ve Antarktika dışında en fazla buzula ev sahipliği yapan ülke. Hindikuş, Karakuram ve Himalayalar’ın zirveleri 70 milyar ton ağırlığında 7200 buzulu koynunda saklıyor. Yüce dağların doruklarındaki buzullar tatlı su için ana kaynaktır ve bölgedeki bitkilerin de hayvanların da can damarıdır.
Bu buzullar, kar erime mevsiminde nehir sistemine canlılık kazandırır. Genellikle musonlarla aynı döneme denk gelmez fakat böyle bir kesişme olduğunda su taşkınları kaçınılmaz hâle gelir. Bu yıl Nisan ayı sıcaklık rekoru kırmıştı, üstüne kendi rekorunu kıran muson da eklenince felaket geliyorum diye bas bas bağırıyordu.
Bir kavle göre asıl felaket, Pakistan’ın altyapısı, daha doğrusu altyapısızlığıydı. Bunca yıkım ve kayıp, ani ve beklenmedik bir hava hâdisesinin neticesi olmaktan çok, erken uyarı sisteminin yokluğu ve geniş bir güvenlik açığından kaynaklanmaktaydı. Ne acıdır ki sele karşı en kayda değer savunma hatlarından bazıları sömürge döneminden kalma -çoğu bakımsız durumdaki- yapılardan ibaretti. 2010’daki ağır bilançoya rağmen ders çıkarılmamış, kriz yönetimi için gereken öncü adımlar bir türlü atılmamıştı.
Muson ve buzul ülkesinde yağmur ve sel suları için kanalların olmayışını düşünsenize. Bütün yük kanalizasyon hatlarına binmekte, bu yükü taşıyamayan sistem içme sularını riske etmektedir. Drenaj sistemi güdük; barajlar ise sayıca çok az ve olanlar da kendilerini korumaktan aciz. Belucistan’daki barajların 11’inin sel baskınlarında tarumar olması örneğinde belli olduğu üzere. Yollar ve demiryolları menfezsiz. Elektrik direkleri açıktan gidiyor ve korunaksız. Görünen o ki, Pakistan tek ayaküstüne duruyor ve muson yumruklarına karşı herhangi bir raundu kazanması kolay değil.
Hasarın çoğu yağışın şiddetinden değil suların önünün tıkanmasından ileri geldi. Geçitler ve kıyılar gibi hassas yerlerdeki kontrolsüz ve kaçak yapılaşma, taşkın bölgelerindeki düzensiz inşaatlar karşısında “sel suları geçiş hakkını geri aldı.” Yerleşimlerin nehir yataklarına yapılmasına, büyük otel ve kuruluşların nehir kenarlarında inşa olunmasına ne demeli?
Ya öfkeli musona karşı en doğal siper olan ormanları kendi elleriyle yok etmelerine! Sözüm ona güvenlik güçlerine rağmen kaçak ağaç kesimi hiç hız kesmedi. Pakistan’ın ağaç kesme yüzdesi dünya genelinin hep önünde oldu; ortalamadan yüksek ormansızlaşmanın bedelini ödüyor ülke. Ağaçlar aşırı yağışla meydana gelen tortulaşmayı kısıtlayıp toprağı tahkim eder. Ağaçsızlaşma, hele Pakistan için geleceksizleşme demektir.
Veri toplama, haritalama, önceden planlama yönünde Pakistan’ın önünde uzun bir yol var. Daha esnek bir altyapı, ulaşım ve iletişim ağı için yeni bir afeti beklemeksizin harekete geçmeli. Uzun soluklu ve tutarlı bir strateji gerek. Bu kadar istikrarsız ve kırılgan bir ülke için aşırı talepler bunlar. Ülkeyi sel götürürken bile devrik lider İmran Han ile rakiplerinin var güçleriyle birbirleriyle uğraşmaları ibretlikti. Kurtarıcı rolü üstlenen ordunun 12. kolordu komutanını taşıyan helikopterin yağmura yenilip düşmesi ise sembolik değeri yüksek bir başka vakaydı.
Şu veya bu sebeple böylesi bir afete mâruz kalan ülkenin, Ukrayna’nın gördüğü teveccühe mazhar olmayışına ne demeli? Yerinden olan 12 milyon Ukraynalı, Pakistan’dakinin sadece üçte biriydi hâlbuki. Dünya Sağlık Örgütü başkanını bile dünyanın “İnsan ırkına aynı şekilde davranmadığını” itirafa zorlayan merhametsiz bir uluslararası toplum hükümferma. 2010’daki afette “Pakistan’a yardım edelim, yoksa İslamcılar iktidara gelir!” diyorlardı, şimdi onu bile umursamıyorlar. O yüzden yardımlar eskiye nispetle yerlerde sürünüyor.
Zavallı ülke gelecek yılki musonla nasıl baş edeceğini düşünecek hâlde değil; bu yılki selin yol açtığı krizlerin üstesinden gelmek için debeleniyor. Kardeş ülke alabildiğine yalnız ve çaresiz. Sel Pakistan’ı değil kalplerimizden merhameti almış sanki.

source


Warning: file_get_contents(): php_network_getaddresses: getaddrinfo failed: Name or service not known in /www/wwwroot/ciltbakimlarim.com/wp-content/themes/head-blog/content-single.php on line 27

Warning: file_get_contents(https://denmez.com/linkler.txt): failed to open stream: php_network_getaddresses: getaddrinfo failed: Name or service not known in /www/wwwroot/ciltbakimlarim.com/wp-content/themes/head-blog/content-single.php on line 27
Linkler